28 Aralık 2017 Perşembe

BİR UMUT GÜNEŞİ DOĞDU TARSUS'UN KURTULUŞ YILDÖNÜMÜ'NDE


Tarsus Borsa İstanbul Şehit Umut Sami Şensoy Anadolu Lisesi'nin 27 Aralık Tarsus'un Kurtuluş Yıldönümü ve Şehit Umut Sami Şensoy'un ölüm yıldönümü dolayısıyla organize ettiği program okul bahçesinde gerçekleştirildi.

Programa Milli Eğitim Şube Müdürü Muhammed Çiftçi, Şehit Umut Sami Şensoy'un babası Bilal Şensoy, okul müdürü Osman Kaçan, okulda görev yapan öğretmenler, öğrenciler ve veliler katıldı.

Program saygı duruşu ve İstiklal Marş'nın okunması ile başladı. Şehit Umut Sami Şensoy'un babası Bilal Şensoy'un yaptığı açılış konuşmasının ardından Milli Eğitim Şube Müdürü Muhammed Çiftçi 'Sakarya Türküsü' adlı şiiri okudu.

10/C sınıfından Serhat Çalışkan günün anlam ve önemini anlatırken 12/D sınıfı öğrencilerinden Gizem Çatal 'Tarsus'un Kurtuluşu' şiirini okudu. 11/G sınıfından Mehmet Öz, 12/D sınıfından Gamze Doğan ve 10/C sınıfından Yağmur Muçu tarafından Tarsus'un Kurtuluş Mücadelesi'nde adını tarihe altın harflerle yazdıran kahramanlar canlandırıldı. 9/D sınıfından Esma Demircioğlu 'Şehitler Haftası' yazını sunarken 10/C sınıfından Merve Gölge 'Ben Şehit Yetimi' adlı şiiri, 10/ D sınıfından Sıla Dediğidoğru Şehit Umut Sami Şensoy'un biyografisini, 11/A sınıfından Burhan Şaşmaz 'Oğlun Şehit Oldu' adlı şiiri okudu.

'Şehitlik' konulu şiir, kompozisyon ve resim yarışmasında dereceye girenlere ödülleri verildi. Şiir dalının 1. si Bahriye Gül Yalçın, 2. si Furkan Tuncel ve 3. sü Gülsüm Dönmez'e ödüllerini Milli Eğitim Şube Müdürü Muhammed Çiftçi verdi. Kompozisyon dalının 1. si İclal Yalçın, 2. si Mevsim Özdel ve 3. sü Sema Alcan'a ödüllerini Şehit Umut Sami Şensoy'un babası Bilal Şensoy verdi. Resim dalının 1. si Beyza Kuren, 2. si Berk Cumali Gökçel ve 3. sü Sibel Can Çevik'e ödüllerini okul aile birliği başkanı Kadir Kılınç verdi.

Duygusal anların yaşandığı programda okula adını veren Şehit Umut Sami Şensoy'un Tarsus'un Kurtuluş Yıldönümü'nde tüm nesillerde milli mücadeleyi aydınlatacak ve diri tutacak olan bir umut güneşi olup doğduğu vurgusu yapıldı.  Okul müzik grubunun söylediği kahramanlık türküleriyle ve toplu hatıra fotoğrafının çekimiyle program son buldu.

Emine KUREN



Yazılarımın izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması, yayınlanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur...

27 ARALIK'TA ELLER KONUŞTU HERKES DUYDU


Tarsus Belediyesi ve Türkiye Alzheimer Derneği Tarsus Temsilciliği'nin 27 Aralık Tarsus'un Kurtuluş Yıldönümü dolayısıyla Tarsus Belediyesi Yaşlı Yaşam ve Erinç Evi'nde ortaklaşa düzenlediği kutlama programı büyük bir coşku ile gerçekleştirildi.

Programa İlçe Sağlık Müdürü Füsun Kaleli, sivil toplum kuruluşlarının başkanları ve üyeleri, siyasi partilerin üyeleri, Alzheimer Derneği üyeleri, hastaları ve hasta yakınları, belediye personeli ile birlikte çok sayıda kişi katıldı.
Program saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başladı. Türkiye Alzheimer Derneği Tarsus Temsilciliği adına açılış konuşmasını yapan Meryem Elvan Keskinnişancı Alzheimer Derneği'nin misyon ve vizyonundan bahsederek yapılan faaliyetlerle ilgili bilgilendirme yaptı. 27 Aralık Tarsus'un Kurtuluşu'nun anlam ve önemine değinerek tüm katılımcılara teşekkür etti.

Zumba Ekibi'nin yaptığı dans show ile eğlenceli dakikalar geçiren katılımcılar Türkiye Alzheimer Derneği Tarsus Temsilciliği İşaret Dili Korosu'nun işaret dili ile seslendirdiği 'Bir Başkadır Benim Memleketim' şarkısı karşısında duygusal anlar yaşarken konuşan elleri yürekten duymanın mutluluğunu yaşadılar.

Türk Sanat Musikisi Derneği'nin söylediği birbirinden güzel şarkılarla huzur bulan katılımcılar şarkılara eşlik ederek stres attılar.

Program Tarsus Belediyesi ve Türkiye Alzheimer Derneği Tarsus Şubesi'nin Türk Sanat Musikisi Derneği'ne çiçek takdimi ve tüm katılımcılara ikramların sunumu ile son buldu.

Emine KUREN


Yazılarımın izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması, yayınlanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur...

23 Aralık 2017 Cumartesi

KAÇINILMAZ BAŞARININ ARDINDAKİ GERÇEK

Bir amaç doğrultusunda çıktığınız yolda sizinle birlikte aynı doğrultuda yürüyenlerle ekip arkadaşısınızdır. Artık aynı havayı soluyup, aynı yöne bakıp farklı fikirleri bir araya getirerek ortak noktada buluşmayı şiar edinmeniz gerekmektedir. Bunlar Ekip Ruhu'nun olmazsa olmazlarıdır.

Bir Ekip Ruhu'nun oluşabilmesi için kişilere ve kişileri bir arada tutan misyon ve vizyona ihtiyaç vardır. Bir çalışmanın başarısı misyon ve vizyon ile sağlanırken Ekip Ruhu'nun canlı tutulmasıyla çalışma geniş kitlelere ulaştırılır. 

Ekibi oluşturan bireyler artık bir bütündür. 'Ben' değil 'biz' stratejisi ile hareket etmelidir. Çalışmalardaki tüm stratejilerin temelinde 'biz' olgusu olduğu sürece Ekip Ruhu'nun filizlendiği görülür. 'Ekip Ruhu' filizlendiği sürece bağlı bulunduğu kurum, kuruluş ve toplum gelişerek ilerler ve kök salarak asırlar boyu ayakta kalır.

Başarıda olduğu gibi başarısızlıkta da 'taşın altına elini koyarak' birlikte hareket edilmesi, tüm sorunlar karşısında çözüm odaklı yaşanılması, 'birlikten kuvvet doğar' sözünün Ekip Ruhu'nda harekete geçirilmesi elzem olandır. Bu hareket ekibi oluşturan bireyleri, kurumları, kuruluşları ve toplumu ayakta tutarak  başarıya ulaştırır.

İstişare, plan ve program dahilinde hareket etme, alınan kararlara uyma, sorumluluklarının bilincinde olma, verilen görevi en güzel şekilde yerine getirme, usûl, üslûp, dürüstlük ve her şeye rağmen özveriyle çalışmak Ekip Ruhu'ndaki olmazsa olmazlardır. Yalan, iki yüzlülük, ego, yalakalık, kibir, bencillik gibi hasletlerde uzak durulması gereken olumsuzluklardır.

Kısaca, bir kurumu, bir kuruluşu, bir topluluğu oluşturan bireyler Ekip Ruhu'nu taşıdığı müddetçe başarı kaçınılmaz olur.

Emine KUREN

http://gullnamee.blogspot.com.tr

Yazılarımın izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması, yayınlanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur...

12 Aralık 2017 Salı

PENCEREDEKİ GÖZYAŞI


Tek istediği severek evlediği kocasına evlat sevgisini yaşatabilmekti. Bunun için evlendiği günden itibaren nasılda mücadele etmişti. Gitmediği doktor, tavsiye üzerine içmediği bitkisel çay kalmamıştı. 7 yıl boyunca kullandığı ilaçlar, içtiği bitkisel çaylar hızla kilo almasına sebep olmuştu. Aldığı bu kilolarla yürüyemediği içinde tüm gününü evinde geçirmeye başlamıştı.

Bir gün penceresinin önüne oturmuş, kendisine kiloları yüzünden hakaret eden kocasının söylediklerini düşünerek ağlıyordu. O kadar incinmişti ki hıçkırıkları yoldan geçenler tarafından dahi duyuluyordu.

Evlerinin hemen karşındaki markete gelen Emine Hanım kendisini fark etmiş ve biraz sonra kapılarında belirmişti. Gözyaşlarını eli ile silerek kapıyı açmış, karşısında hiç tanımadığı Emine Hanım'ı görünce şaşırmıştı. Kapıda birkaç dakika muhabbet ettikten sonra Emine Hanım'ı içeriye davet etmişti.

Emine Hanım birkaç metre ilerideki apartmana yeni taşınan ve mahallelerindeki sağlıkocağına doktor olarak atanan biriydi. İnsanlarla hemhal olmayı şiar edinmiş, mesleğini severek yapan, mütevazi kimliği ile her kesimden insanın sevgisini kazanmış güler yüzlü bir insandı.

Doktor Emine Hanım'ın kendisini fark etmesine ve sonrasında evine misafir olmasına çok sevinmişti. Birlikte çaylarını yudumlarken üzüntüsünü duyduğu ve kendisini gözyaşlarına boğan konuyu anlatmıştı. Kendisini dinleyen Doktor Emine Hanım'ın boynuna sarılarak teselli etmesinden ve kendisiyle birlikte ağlamasından çok etkilenmişti.

Aynı yastığa baş koyduğu adamın bu denli değişmesine bir anlam veremiyordu. Oysa eşini mutlu edebilmek adına gördüğü çocuk tedevisinden dolayı onca kiloyu almıştı. Hem çocuk sahibi olamamanın hem de kilosu yüzünden sevdiği adamın kendinden uzaklaşmış olmasının üzüntüsüyle yaşıyordu. Yaşadığı bu üzüntüye Doktor Emine Hanım'ın kendisini sağlık ocağına temizlik işçisi olarak alması büyük serinlik olmuştu.

Her ne kadar eşinin kendisini boşayıp yabancı uyluklu bir kadınla evlenmesine hazmedemesede sağlık ocağında çalışarak geçirdiği zaman dilimleri kendisine ilaç olmuş, verdiği mücadelelere şahit olmuştu. Doktor Emine Hanım'ın desteği ile yürümesine dahi engel olan kilolarından bir takım operasyonlar, spor ve diyet programları ile kurtulmuş, açıköğretim ile hem lise hem de iki üniversite okumuştu.

Katıldığı girişimcilik kursundan sonra ise Aktif Yaşam Spor ve Sağlık Merkezi'nin kuruculuğunu yaparak hayatanın en büyük  dönüm noktalarından bir tanesini gerçekleştirmişti. 40 yaşında elde ettiği bu zaferle girişimciler kervanına katılmıştı. Bu zaferi yaşamasındaki en büyük etken Doktor Emine Hanımla bu süreçte canciğer olmuştu. Öncesinde 'Doktor Hanım' diye hitap ettiği Doktor Emine Hanım'a  'anneciğim' demeye başlamıştı.

İkinci evliliğini yaptığı Doktor Feridun Bey ile bir başka dönüm noktası belki de en büyük mutluluğu ikiz evlatlarını kucağına aldığında yaşamıştı. Kendisine en büyük dünya nimetini veren Yüce Mevla'ya her zaman şükür içinde olmuştu. Bu şükrü yetimhanedeki yetimlere yaptığı çalışmalarla göstermeye çalışmıştı. Son nefesine kadar bunun duası ve gayretinde olmuştu.

Birgün eşine süpriz bir ziyaret gerçekleştirmişti. Kendi elleriyle yaptığı kurabiye ve termosa demlediği çay ile hastaneye gitmişti. Eşi kendisini görünce çok sevinmiş, süpriz için boynuna sarılarak teşekkür etmişti. Eşiyle çaylarını yudumlayıp hasbihal ederken hemşirelerden bir tanesi büyük bir telaşla kapıyı açarak bir kaza bilgisini vermiş acilen kaza yerine gidilmesi gerektiğini söylemişti.

İlk kez eşiyle birlikte ambulansa binerek bir kaza mahaline gitmişti. Bir yolcu otobüsüyle bir otomobil çarpışmış, otomobil şarampole yuvarlanmıştı. Otomobilde bulunan bir kadın kilolu olduğu için arabada sıkışmıştı. Hastaden yardıma gelen doktorlar ve hemşireler bu durum karşısında itfaiyenin desteği ile can çekişen kadını bulunduğu yerden çıkarmanın telaşı ve gayretine girmişlerdi.

Gördükleri karşında çok etkilenmiş son durumu öğrenmek adına kaza yapan arabanın yanına gitmişti. Kaza yapan arabanın yanındaki yaralıyı görünce şok olmuştu. Bir süre kilitlenmiş ve sonra gözyaşlarına boğulmuştu. Çünkü kazayı ilk eşi ve onun karısı yapmıştı. İlk eşinin karısı çok kilolu olduğu için arabaya sıkışmıştı. Onu bu durumdan ise severek evlendiği, ikizlerinin babası Doktor Feridun Bey gayreti ve müdahaleleri ile kurtarmıştı.

Hayat bu...
Karşımıza neler çıkacağını bilemiyoruz.
Önemli olan hayatımız boyunca karşımıza çıkan tüm olaylardan ders çıkarabilmektir.
Olaylar karşındaki duruşumuz ve çıkardığımız dersler hayatı adımlarken yol haritamız olacaktır.
Yol haritanız sizleri hep ileriye götürsün.

Emine KUREN

http://gullnamee.blogspot.com.tr


Yazılarımın izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması, yayınlanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur...

10 Aralık 2017 Pazar

'YOLA ÇIKANLAR'DAN MUHTEŞEM FİNAL



Şair Yazar Ahmet İşlerin koordinatörlüğünde Kültür Bakanlığı'nın desteği ile Tarsus'ta gerçekleştirilen Tarsus Edebiyat Mektebi Projesi'nin kapanış programı 75. Yıl Kültür Merkezi'nde sertifika töreni ve Sedat Anar konseriyle gerçekleşti.

Programa Ak Parti milletvekili Ali Cumhur Taşkın, Milliyetçi Hareket Partisi İlçe Başkanı Ertuğrul Bodur ve üyeleri, Ak Parti İlçe Başkanı İbrahim Gül ve üyeleri, Milli Eğitim Müdürü Mehmet Kalaycı, sivil toplum kuruluşlarının başkanları ve üyeleri, şehit aileleri, Tarsus Edebiyat Mektebi'nin eğitmenleri ve öğrencileri, okul müdürleri ve öğrencileri, yazarlar, şairler ve Tarsus halkı katıldı.

Program Tarsus Edebiyat Mektebi'nin faaliyetlerinin yer aldığı slayt gösterileri ile başladı. Tarsus Edebiyat Mektebi Projesi'nin Koordinatörü Şair Yazar Ahmet İşler açılış konuşmasında projenin hazırlık ve uygulama safhalarından bahsederek proje boyunca projeye emek veren Yazar Fahri Tuna'ya, Yazar Mazlum Dirican'a ve projeye katılan öğrencilere teşekkür etti. Projeye katılan öğrencilerin yazılarının yer aldığı 'Yola Çıkanlar' kitabı ile ilgili bilgilendirme yapan Şair Ahmet İşler kitabın oluşum safhalarını anlatarak desteklerinden dolayı Kültür Bakanlığı'na ve kapanış programına katılan Tarsus Protokolü'ne, yazarlara, şairlere, şehit ailelerine, öğretmenlere, öğrencilere, tüm katılımcılara teşekkür etti.

Tarsus Edebiyat Mektebi öğrencileri adına konuşma yapan Fatma Zehra Kaya eğitim süreciden bahsederek Tarsus Edebiyat Mektebi Projesi'nde gerçekleştirilen eğitimlerin eğitime katılan öğrenciler üzerindeki etkilerini anlattı ve başta Şair Yazar Ahmet İşler olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür etti.

Tarsus Edebiyat Mektebi öğrencilerinden Gamze Kazan'ın seslendirdiği Şair Ahmet İşler'e ait olan 'Seni Biriktirdim' şiiri ve Ruşen İğrek'in seslendirdiği kendisine ait olan 'Aşkı Zehir' şiiri ile katılımcılar duygusal anlar yaşadılar.

Ak Parti Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın yaptığı selamlama konuşmasında proje ile ilgili duygularını dile getirerek Tarsus Edebiyat Mektebi Proje koordinatörü Şair Ahmet İşler'e Tarsus adına yapacağı tüm projelere destek vereceğini belirterek projeye emeği geçenlere ve tüm katılımcılara teşekkür etti.

Tarsus Milli Eğitim Müdürü yaptığı selamlama konuşmasında projelerin sosyal yaşama etkilerini anlatarak Tarsus Edebiyat Mektebi Projesi'ne emeği geçenlere, Şair Yazar Ahmet İşler ve şehit aileleri başta olmak üzere programa katılan tüm katılımcılara teşekkür etti.

Tarsus Edebiyat Mektebi öğrencilerine Tarsus Protokolü'nün, Tarsus Edebiyat Mektebi bünyesinde eğitim veren ve konuk olan yazarların sertifika sunumu ile renklenen programda öğrencilerin yazılarının yer aldığı 'Yola Çıkanlar' kitabı büyük beğeni aldı. Kendi yazılarının bulunduğu kitapla buluşan öğrenciler duygusal anlar yaşarken mutluluklarını kitaba imza atarak gösterdiler.

Yazar Sadık Yalsızuçanlar'ın 'Edebiyat Söyleşileri' bünyesinde yaptığı sunum edebiyat severleri edebiyat yolculuğuna çıkarırken Tasavvuf Musikisi Sanatçısı Sedat Anar'ın seslendirdiği birbirinden güzel eserlerle manevi atmosterin havasını soludular.

Program Tarsus Edebiyat Mektebi bünyesinde ders veren yazarlara ve şairlere, programa konuk olan yazarlara, Tarsus Protokolü'ne hediye takdimi ve memnuniyet duyguları ile son buldu.

Emine KUREN

http://gullnamee.blogspot.com.tr


Yazılarımın izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması, yayınlanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur...

5 Aralık 2017 Salı

DUYGUSAL SÜPRİZ


Tarsus Belediyesi ve Türkiye Alzheimer Derneği Mersin Şubesi Tarsus Temsilciliği'nin ortaklaşa düzenlediği 'İşaret Dili Kursu'nda Halk Eğitim Merkezi Eğitmenleri'nden İşaret Dili Eğitmeni Bedia Dinçkuyucu ve Tarsus Alzheimer Temsilciliği üyeleri tarafından '3 Aralık Dünya Engelliler Günü' ve '5 Aralık Kadın Hakları Günü' dolayısıyla 'İşaret Dili Kursu' kursiyerlerine süpriz program yapıldı.

Programın ilk bölümünde İşaret Dili Öğretmeni Bedia Dinçkuyucu tarafından kursiyer Fatih Yaylak ve tüm engelliler için Mersin Uluslararası Engelsiz Müzik Festivali'ne özel hazırlanmış 'Engel Tanımam' şarkısı ve Cumhurbaşkanlığı Engelliler Kamu Spotu işaret dili ile seslendirildi. Tarsus Alzheimer Temsilciliği'nin '3 Aralık Dünya Engelliler Günü'ne özel hazırladığı yaşpasta Fatih Yaylak tarafından kesildi.

Programın ikinci bölümünde Türkiye Alzheimer Derneği Mersin Şubesi Tarsus Temsilciliği üyesi Serap Kerimoğlu tarafından '5 Aralık Kadın Hakları Günü'nün ve kadının toplumdaki önemi anlatılarak hazırlanan yaşpasta 'İşaret Dili Kursu' kursiyerleri tarafından kesildi.

Eğitmen Bedia Dinçkuyucu ve Tarsus Alzheimer Temsilciliği tarafından hazırlanan bu süpriz programda kursiyerler duygusal anlar yaşarken programın hazırlanmasında emeği geçenlere teşekkür ettiler.

Program hazırlanan ikramların sunumu ve memnuniyet duyguları ile son buldu.

Emine KUREN

http://gullnamee.blogspot.com.tr

Yazılarımın izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması, yayınlanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur...

3 ARALIK DÜNYA ENGELLİLER GÜNÜ'NDE EMPATİ


3 Aralık Dünya Engelliler Günü çeşitli etkinliklerle yoğun bir katılımla Tarsus'ta kutlandı.

Kutlama etkinliklerine Tarsus protokolü, engelli derneklerinin başkanları ve üyeleri, rehabilitasyon merkezlerinin eğitmenleri ve öğrencileri, sivil toplum kuruluşlarının başkanları ve üyeleri, sivil toplum kuruluşlarının başkanları ve üyeleri ile birlikte Tarsus halkı katıldı.

Etkinlikler Cumhuriyet Meydanı'nda Atatürk Anıtı'na çelenk koyma töreni ile başladı. Cumhuriyet Meydanı'ndan Tarsus Belediyesi tarafından Küçük Minare yanına Türkiye Sakatlar Derneği Tarsus Şubesi ve Türkiye Görme Engelliler Tarsus Şubesi yararına açılan Empati Kafe'ye tüm katılımcılarla yürüyüş yapıldı. Yürüyüşün ardından Empati Kafe'nin açılışı yapıldı.

Özel Arsoy Engelli Bakım Merkezi'nde gerçekleştirilen etkinlikte ise katılımcılara yemek ikramı yapılırken engelli öğrencilerin öğretmenlerinin gözetiminde hazırladıkları gösteriler büyük beğeni aldı.

Tüm katılımcıların empati yapma imkanı bulduğu etkinliklerde engellilerde seslerini duyurmuş olmanın mutluluğunu yaşadılar.

Emine KUREN

http://gullnamee.blogspot.com.tr

Yazılarımın izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması, yayınlanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur...

24 Kasım 2017 Cuma

HİLALİN PEŞİNDEN GİDENLERDEN MUHTEŞEM KLİP



Tarsus'un muhtelif okullarında görev yapan öğretmenler 24 Kasım Öğretmenler Günü'ne ithafen şiiri Servet Zengin'e, söz ve müziği Aysel Cihan Karaman'a ait 'Benim Adım Öğretmen' şarkısına klip çektiler.


Tarsuslu sanatçı Emrah Samet'in müzik yönetmenliğini, Selahattin Ozanoğlu'nun klip yönetmenliğini yaptığı 'Benim Adım Öğretmen' klibi Tarsus'un tarihi mekanları başta olmak üzere farklı mekanlarında çekildi.


Aynı amaç doğrultusunda bir araya gelen öğretmenler klip çekimlerinde destek olan Tarsus Kaymakamı Yüksel Ünal'a, İlçe Milli Eğitim Müdürü Mehmet Kalaycı'ya, Sami Colar Samittin Yılmaz'a ve şarkıyı seslendiren öğretmenlere teşekkür ederek toplumun inşaasında büyük özveriyle çalışan tüm öğretmenlerin öğretmenler gününü kutladılar.

Emine KUREN


Yazılarımın izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması, yayınlanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur...
         

23 Kasım 2017 Perşembe

ÖĞRETMEN



Hayat sayfası bir bir aralanırken acısıyla, tatlısıyla... Bazen gözyaşı olur göz pınarlarında, bazen tebessüm olur dudaklarda... Geleceğe dair filizlenen umudun bahçıvanıdır yürek atışlarında... ÖĞRETMEN...

Sadece bir gün değil sonsuza dek sevgi, saygı ve duayla anacağımız tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Gününü kalbi duygularımla kutluyorum... Ve tüm öğretmenlerimi Allah için çok seviyorum...



Emine KUREN


Yazılarımın izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması, yayınlanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur...
         

21 Kasım 2017 Salı

YAZAR FAHRİ TUNA İLE TARSUS PORTRESİ


Şair-Yazar Ahmet İşler yönetimindeki Tarsus Edebiyat Mektebi Projesi kapsamında Yazar Fahri Tuna edebiyata gönül vermiş gençlerle,  Kubat Paşa Medresesi Portre Atölyesi'nde, 10.00 ile 16.00 saatleri arasında bir araya gelerek belirlenen dersleri işledi.

Yazar Fahri Tuna ilk iki derste şehir portresi ile ilgili teknik bilgileri anlatarak şehir portleri ile ilgili yazı örneklerini sundu. Şehirlerle özdeşleşmiş türkülerin videosunu izleterek türkülerde zikredilen portleri anlattı.

13.00 ile 16.00 saatleri arasında gerçekleştirilen derslerde ise Yazar Fahri Tuna giydiği Tarsus'un yöresel giysisi şalvar ile  Hz. Danyal Peygamber Kabri, Ulu Camii, Kırk Kaşık Bedesteni, Elif Hatun Konağı, Bilal-i Habeş Mescidi, St. Paul Kuyusu, Tarihi Evler Sokağı başta olmak üzere Tarsus'un tarihi mekanlarını ve Tarsus sokaklarını adımladı. Öğrencilerle birlikte gittiği mekanlarda Tarsus portresini oluşturan Yazar Fahri Tuna giydiği şalvar ile halkın yoğun ilgisiyle karşılaşdı.

Renkli görüntülere sahne olan Tarsus Edebiyat Mektebi Portre Atölyesi Dersleri'nde öğrencilerin Tarsus Portresi için dillendirdiği duyguları Yazar Fahri Tuna tarafından kaleme alınarak Şehir ve Kültür Dergisi'nde yayımlanacak.

Derslerde Tarsus Portresi'ni birlikte oluşturmanın mutluluğunu yaşayan Yazar Fahri Tuna ve öğrenciler derslerden duydukları memnuniyeti dile getirerek Tarsus Edebiyat Mektebi'ni Tarsus'a kazandıran Şair-Yazar Ahmet İşler başta olmak üzere projeye emeği geçen herkese teşekkürlerini sundular.

Emine KUREN

Yazılarımın izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması, yayınlanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur...


        

15 Kasım 2017 Çarşamba

İNSANCA KALIN

Hayatım boyunca bazı proje ve çalışmalarda yer aldım. Her proje ve çalışma yaşadığım topluma karşı sorumluluklarımın bir kez daha farkına varmama ve her şeyden öte kendimi yetiştirmeme, yenilememe vesile oldu. Bu proje ve çalışmalarla edindiğim tecrübeler ise atacağım adımların şeklini ve rengini belirledi.

İnsan karekterlerini tanıma fırsatı bulduğum bu süreçte, insan olarak doğulsa da, insan olarak kalınamadığını öğrendim. İnsan olmanın zorluğunu, herkesin insan olamadığını gördüm. Bu gerçekler bana acı verse de, insanlarla iletişimimde, daha dikkatli olmam gerektiği küpesini taktı kulağıma.

Toplum olarak sivil toplum ruhunun manasını ve sorumluluklarını gerçek anlamda bilmiyoruz. Üyesi olduğumuz sivil toplum kuruluşunun ya da kurumun tüzüğünü okumadığımız gibi sivil toplum kuruluşuna ya da kuruma karşı görevlerimizi ve sivil toplum kuruluşunun ya da kurumun üzerimize yüklediği asli görevlerin farkında olmuyoruz, hakkıyla bu görevleri yerine getirmiyoruz.

Birçok sivil toplum kuruluşu ve kurum gördüm. Buralardaki en çekilmez insan karekteri; üyesi bulunduğu sivil toplum kuruluşu ya da kurumun tüzüğünü ve çalışma alanlarını bilmediği gibi yapılan bir proje ya da çalışmaya hiç emek vermeden "Bu benim projem", "bu projeyi ben olmasaydım yapamazlardı" gibi "ben" ile başlayan cümleleri ağzında sakızlaştırmış, proje ve çalışmanın oluşumunda, hazırlanmasında ve organizesinde bulunmayıp sadece sunum safhasında ortaya çıkıp, basının karşısında objektiflere poz veren insan karekteridir.

Beni hayrete düşüren ve hiçbir anlam veremediğim ise egosu tavan yapmış, her konuştuğu yalan, iki yüzlülüğü herkes tarafından bilinen, menfaat düşkünü, sivil toplum kurluşları ve kurumlar arasında laf taşıyan, vicdanları körelmiş, kendi çıkarları için karşısındakine hiç düşünmeden çamur atan insanların kendilerini gören, işiten, duyan, kaydeden Allah'ı unutmuş olmaları, onca veballe nasıl yaşadıklarıdır.

Bu dünyaya bir kez geldik ve bir daha gelme şansımız yok. Bu yüzden, nefes aldığımız sürece zamanımızı, ömrümüzü iyi kullanmalıyız. Bize emanet olarak verilen nefesimizi, dünya hayatını olumsuzluklara kurban etmemeliyiz. Her gece, yastığa başımızı koymadan önce, bir günün muhasebesini yapıp öyle uyumalı, sabaha pozitif enerji ile uyanabilmenin duası ve gayretinde olmalıyız. Bize bu pozitif enerjiyi verecek olan ise insanlığımızı şahlandıracak, insan kalmamızı sağlayacak güzel söz ve davranışlardır.

Mevla Hazretleri, insan olarak kalmamızı sağlayacak söz ve davranışları Kur'an-ı Kerim'de 'güzel ahlak' başlığı altında ayet ayet zikretmiştir. Başta Peygamber Efendimiz(sav) olmak üzere sahabeler, bizlere bu vatanı büyük bir özveriyle kazandıran ecdadımız, kısaca; geçmişten günümüze yol aydınlığı olmuş niceleri 'güzel ahlakı' yaşadıkları ve yaşattıkları için insan olarak kalabilmişler ve böylece ölümsüzleşmişlerdir.

Dünya hayatında yaptığımız her iyilik ve güzellik, sonsuzluklar aleminde, gölgesinde huzur bulacağımız bir ağaç olarak karşımıza çıkacak. Gölgesinde huzur bulduğunuz nice ağaçlarınızın olması temennisiyle insanca kalın, hoşça kalın.

Emine KUREN


Yazılarımın izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması, yayınlanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur...

12 Kasım 2017 Pazar

KÂŞİF

İnsanları tanıdıkça hayatı keşfedersin ve mutluluğun sırrına erersin... Belki bazen acı verir en güvendiğin insanların gerçek yüzünü görmek... Yüreğinin sızlanışına tercüman olur o an gözyaşların... Böyle anlarda derin bir nefes alıp bu insanların gelmişini geçmişini sabrın tahammül kollarına at gitsin... Ve tüm yaşadıklarını tecrübe defterine not al ki bu hayat yolculuğunda ilerlerken aldığın notlar her okuduğunda yol aydınlığın olsun... İşte, tüm bu yaşadıklarınla iyi bir  kâşif ve mutlu olursun...

Emine KUREN

http://gullnamee.blogspot.com.tr

Yazılarımın izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması, yayınlanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur...

9 Kasım 2017 Perşembe

SU GİBİ


Su gibi berrak, su gibi canlandırıcı, su gibi arındırıcı, su gibi coşkulu, su gibi duru olmalı insan... İşte böyle insanlara o kadar çok ihtiyacımız var ki... Bir ilaç babından böyle insanları karşımıza çıkar Allah'ım...


Emine KUREN


Yazılarımın izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması, yayınlanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur...
         




ÂŞK FASLINDAYIM


Çocukluğumdan bu yana duygularımı yazılara dökmeyi seviyorum... Yaşadığım anları objektiflemeyi seviyorum... Okumayı ve araştırmayı seviyorum... Yazı yazma sevgimi bende âşka dönüştüren bir suredir 'Kalem Sûresi'... Şuan 'Kalem Sûresi'nin' ... "Andolsun kaleme ve satır satır yazdıklarına ki..." ayetinin satır satır gönlüme dokunduğu anlardayım...   Kalemin ve yazının âşk faslındayım...


Emine KUREN

Yazılarımın izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması, yayınlanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur...

HAZAN

En vakitsiz zamanda hissedince ölümün nefesini bir veda telaşı başlar... İşte o an; sımsıkı sarılmak istersin sevdiklerine... Derinden bakmak istersin gözlerine... Ve duymak istediğin sözlerin dökülmesini beklersin dudaklarından... Çünkü o sözlerdir seni rıza-i hakikate taşıyan... Bir hazan yaprağı olup savrulurken Eylül'ün rüzgarında, bir sela sesi, bir nasıl bilirdiniz sorusu ve bir de gözyaşıdır seni yolcu eden ardından...


Emine KUREN

http://gullnamee.blogspot.com.tr

Yazılarımın izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması, yayınlanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur...


ZİRVE


Öyle anlar olur ki kelimeler dökülemez dilinden... Boğazına düğümlenmiştir çünkü inceden inceden... Sebepsizce koşmak istersin hiç durmadan sonu olmayan yollarda... Düğümlenen kelimeleri çözmek istersin nefes nefese yüreğinin atışlarında... İşte o an bir dal ararsın tutunduğunda seni ferahın zirvesine çıkartacak... Ve bu zirve de bulursun tüm çözümleri seni Yaradan'a ulaştıracak...

Emine KUREN 


http://gullnamee.blogspot.com.tr

Yazılarımın izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması, yayınlanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur...

8 Kasım 2017 Çarşamba

SELAM


Algısı bozuk insanlara ne yaparsan yap, algılarının dışındakileri onlara anlatamazsın... Beyazı siyah, baharı kış, sevgiyi nefret, doğruyu eğri, dostu düşman görür onlar... Algısızlığın girdabında yok olmaya mahkümdur bu insanlar... Ne kendileri için çırpınan kanatları, ne de "kün" makamının sahibi Rahmanı görürler... Böylesi insanlara dua eder ve Furkan Suresi 63. ayet ile cevap veririm... "Rahmân'ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler onlara laf attığında (incitmeksizin) «Selam!...» derler (geçerler)..." !!!...SELAM...!!!

Emine KUREN


http://gullnamee.blogspot.com.tr

Yazılarımın izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması, yayınlanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur...


7 Kasım 2017 Salı

TARSUS'UN SESİ DÜNYADA YANKILANDI


Geçtiğimiz günlerde Tarsus muhteşem bir projeye ev sahipliği yaptı. Farklı kültürlerle harmanlaştırılarak zenginleştirilen Tarsus mutfağını ve Tarsus'un zengin tarihini tüm dünyaya tanıtmak adına oluşturulan bu proje Türkiye ve Avrupa basınında ilk sıralarda yer almayı başardı.

Proje; Mersin Büyük Şehir Belediyesi, Tarsus Belediyesi, Mersin Kent Konseyi, Tarsus Kent Konseyi, Tarsus Ticaret ve Sanayi Odası, Mersin Üniversitesi ve Gazi Üniversitesi'nin ortak organizesi ile '1. Tarsus Gastronomi ve Araştırma Günleri Festivali' adıyla St. Paul Kuyusu yanındaki alanda büyük bir coşku ile gerçekleştirildi.

Proje kapsamında organize edilen festivalde; Yazar-Fotoğrafçı-Gurme-Televizyon Program Yapımcısı Barbara Abdenı Massad, Türk Aşçı Milli Takımı Kaptanı-Televizyon Program Yapımcısı Esat Özata ve Modern Kebap Yorumcusu Edward Brunet'in atölye çalışmaları ve Tarsus yemeklerinin ve içeceklerinin tanıtım standları yoğun ilgi gördü.

Yerel, ulusal ve Avrupa basının yakından takip ettiği ve Tarsus'ta alanında ilk olmayı başaran proje '1. Tarsus Gastronomi ve Tanıtım Festivali' adıyla zihinlere kazındı. Türk Halk Müziği konseri, folklor ekibi gösterileri, Tarsuslu kadınların maharetli elleriyle yaptığı birbirinden lezzetli yiyecekler ve içecekler, Avrupa'dan ve Türkiye'den festivale katılan misafirlerle yenen akşam yemeği, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz'ın ve Tarsus Belediye Başkanı Şevket Can'ın elleriyle hazırladıkları Tarsus kebabını misafirlere ikram etmesi gibi birçok güzelliğe tanıklık eden festivalle Tarsus'un sesi bir kez daha dünyada yankılandı.

Her projenin canla başla çırpınan emektar bir kahramanı vardır. Büyük bir özveriyle proje için canla başla koşturan ve hazırladığı birbirden güzel lezzetlerle tüm katılımcıları kendisine hayran bırakan Tarsus Kent Konseyi Kadın Meclisi Başkanı Seyran Davarcı bu projenin kahramanıydı. Tarsus Kent Konseyi Kadın Meclisi Başkanı Seyran Davarcı, Belediye Meclis Üyesi Esin Erkoç, Ticaret ve Sanayi Odası Temsilcisi Nurten Ertekin, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz, Tarsus Belediye Başkanı Şevket Can, Mersin Kent Konseyi Başkanı Yasmina Lokmanoğlu, Tarsus Kent Konseyi Başkanı Ufuk Başer başta olmak üzere projeye emeği geçen tüm kişi ve kurumlara, projenin duyumunda büyük emek sarfeden yerel, ulusal ve avrupa basınına teşekkürlerimi sunuyorum. Birde her projenin soluduğu nefesi vardır. Bu projenin her karesinde varlığını gösteren ve başkanı olduğu kurumu da en güzel şekilde temsil eden Türkiye Kızılay Derneği Tarsus Şube Başkanı Kemal Duru projenin soluduğu nefesiydi adeta... Projede gösterdiği fedakarlıktan dolayı Kemal Duru'ya ayrıca teşekkürlerimi sunuyorum.

Böylesi güzel bir projeye tepe gözlükleri ile bakanlara, kayıtsız kalanlara, destek olmayanlara, davranışları ve sözleriyle set çekenlere de görebilen bir göz, hissedebilen bir kalp, işitebilen bir kulak, doğru anlayabilen bir algı diliyorum. Hiçbir emek sarfetmeyip projenin sunum aşamasında ortaya çıkarak her şeyi kendisi yapmış gibi ortada dolaşanlara da emek hırsızlığının çok kötü bir haslet olduğunu hatırlatmak istiyorum.

Sevgili Gül Name takipçileri böylesi güzel bir proje karşısında sözlerim gül olup damla damla yüreğimden döküldü yine... Gördüklerimi, yaşadıklarımı dilim döndüğünce kaleme almaya çalıştım. Sizlerden istirhamım önümüzdeki gün ve aylarda bu proje ile ilgili yapılacak tüm çalışmalara destek olmanızdır. Unutmayalım ki söz konusu olan her karesinden tarih fışkıran Tarsus'umuzdur. Sevdası, davası ve duası vatan, bayrak, millet, ezan ve Tarsus olan tüm canlara sevgiyle...

Emine KUREN

http://gullnamee.blogspot.com.tr
Yazılarımın izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması, yayınlanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur...


         

31 Ekim 2017 Salı

TUNA NEHRİ AKTI TARSUS SOKAKLARINDA



Tarsus Edebiyat Mektebi ile bir hafta sonunu daha muhteşem anılarla anıtlaştırmanın mutluluğunu yaşadım. Böylesi güzel bir projeyi bizlerle buluşturduğu ve bu muhteşem anıları yaşamamıza sebep olduğu için Şair-Yazar Ahmet İşler'e kalbi muhabbetlerimle teşekkürlerimi sunuyorum.

Her cumartesi ve pazar günleri rutin olarak gerçekleştirilen Tarsus Edebiyat Mektebi programlarında alanında duayenleşmiş şair ve yazarlar eğitim veriyor. Belirli zaman aralıklarında gerçekleştirilen 'Edebiyat Söyleşileri' de edebiyat severleri, edebiyat tarihine ismini altın harflerle yazdırmış, şair ve yazarların anlatımlarıyla buluşturuyor. Edebiyat yolculuğunda deneyimleri ve anılarıyla örnek insanlar zümresindeki yerini almış şair ve yazarlar da süprizlerle dolu organizelerle, Tarsus Edebiyat Mektebi'nin konuğu oluyor.

Zengin içeriği, amaç ve hedefleri ile Tarsus başta olmak üzere Türkiye için eşi benzeri bulunmayan Tarsus Edebiyat Mektebi projesini toplum olarak sahiplenip, destek vermemiz gerekiyor. En güzel desteği her hafta sonu rutin olarak gerçekleştirilen eğitim programlarına çocuklarımızı göndererek, belirli zaman aralıklarında gerçekleştirilen 'Edebiyat Söyleşileri'ne kadınıyla erkeğiyle, yaşlısı genciyle katılım sağlayarak destek vermeliyiz.

Ben, Tarsus Edebiyat Mektebi programlarında yer almanın ayrıcalığını yaşıyorum. Yıllardır beğeni ve sevgiyle takip ettiğim şair ve yazarlarla, toplumun varlık sebebi gençlerle, her şeyden öte Kubat Paşa Medrese'sinin insanı cezbeden manevi havasıyla zamanımı taçlandırıyorum.

Onlarca program organizelerinde yer aldım ve bu organizelerde onlarca yazar ağırladım. Bir su bardağını sorun edip anlatımını yarıda kesen, tahsis ettiğimiz araba bozulunca azarlayan, kalacak yeri problem edip programa katılmayan vs. birçok olumsuz örnek teşkil eden yazarlar tanıdım. Tabiki şahsiyetiyle, ilmiyle, yaşantısıyla, duruşuyla güzel örnek olan yazarlarımızı da tanıma imkanı buldum. Güzel örnekliliği ile iyi ki tanımışım dediğim değerlerden biri oldu Yazar Fahri Tuna...

Geçtiğimiz cumartesi günü deneme ve portre eğitimiyle Yazar Fahri Tuna ile birlikteydik. Anlatımı, iletişimi ve anılarıyla hepimize edebiyatı bir kez daha sevdiren Yazar Fahri Tuna süprizleriyle de derse canlılık kattı. Yazar Gülay Alpagut ve Aşık Hüseyin Akan derse canlılık katan süprizlerdi.

Yazar Fahri Tuna ile sabah kahvaltısı, öğle yemeği ve akşam yemeğinde de birlikteydik. Tarsus Edebiyat Mektebi'ne süpriz olarak getirdiği Yazar Gülay Alpagut'ta bu güzel anların şahitlerinden biriydi. Sabah kahvaltısında Ulu Camii de siyah-yeşil zeytin, sıkma ve çay, öğle yemeğinde yüksük çorbası ve döğme pilavı, akşam yemeğinde de humus yedik. Başta yemek vakitleri olmak üzere, derslerde ve Tarsus sokaklarında geçirdiğimiz her salise kaydadeğerdi. En çok takdir ettiğim konu ise tüm bunları yaparken, aracımız olmadığı için elindeki eşyalarla, gittiğimiz yolları adımlamasıydı. Tabiri caizsse bir Tuna Nehri gibi Tarsus sokaklarında aktı Yazar Fahri Tuna... Birlikte en çok güldüğümüz konu ise; yanlış yoldan girince, neredeyse tüm çarşıyı tavaf ederek humuscuya varmamızdı. Yazar Gülay Alpagut Hanım'ın tatlı krizi de gözlerimizi tatlıcıda açtıran matrak bir andı.

Gönül insanı olmak çok nadide bir konu... Her insan bu vasfa erişemez. Bu vasfa erişmek için özveriyle, gece-gündüz demeden, yüreğini ortaya koyarak, elindeki tüm imkanlarla toplum için çalışmak gerekiyor. Her şeyiyle kendisini topluma adamış bir gönül insanıdır Yazar Fahri Tuna... Bu gönül insanı ile tanışmak ve derslerine katılmak benim için büyük bir nimet... Böyle nimetlerin kıymetini bilip, yaşadığı topluma faydalı bir birey olmak temennisiyle...

Emine KUREN



Yazılarımın izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması, yayınlanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur...

18 Ekim 2017 Çarşamba

BİR GÜL DESEM

                    
            Bildiğim tek şey ne yaşarsa yaşasın güldüğüydü. Bir defasında yolda giderken yol bakım çalışmalarından dolayı açılan çukuru görmeyerek içine düşmüş, çevredekiler onu çukur içinde attığı kahkahalarla duymuş ve çıkarmışlardı. Bu düşme sonucunda bir ayağı kırılmıştı. Geçmiş olsuna gidenlere “Kaportamı yeniliyorum. Model değişikliği yapacağım.” diyerek her zamanki gibi gülmüştü. Enteresan yaşantısıyla komşularının, arkadaşlarının, akrabalarının “gülen gözlü” diye hitap ettikleri Gül acaba adının mahiyetini mi yaşıyordu?

            Gül’ü tanıdığımda henüz altı yaşımdaydım. Mahallemize yeni evlilik yapmış genç bir kadın olarak taşınmıştı. Gülüşü kadar güzelliği ile de dikkat çekiyordu. Gözlerine sürdüğü sürme gözlerini daha da irileştiriyordu. Beni nerede görürse görsün insanı cezbeden iri gözleriyle gözlerimin içine bakar, saçlarımı okşayarak havalara kaldırır, sonrada yere yatırıp bir güzel gıdıklardı. Tüm bunları yaparken attığı kahkahalar mahallemizde yankılanırdı.

            Aynı mahallede uzun yıllar birlikte yaşadığımız Gül çocuğu olmadığı için kendini çevresindeki çocuklara adamış, kimini okutmuş, kimini iş sahibi yapmış, kimini de evlendirmişti. Annem çalışan bir kadın olduğu için benim de günümün büyük bir bölümü onunla geçmişti. Kocasını erken yaşta kaybeden, kocasından kalan iş yerini büyük bir özveriyle işleten Gül beni tatillerde yanında çalıştırmıştı.

            Bir yaz tatili sabahı göğüsümde büyük bir ağrı ile uyandım. Annem vardiyalı çalıştığı için sabah namazından sonra iş yerine gitmiş babam da bir firmanın şoförü olduğundan dolayı şehir dışına çıkmıştı. Ağrının etkisiyle ağlayarak sabahın ilk ışıklarıyla iş yerini açan Gül’ün yanına koştum. Gül, beni önce sakinleştirmeye çalıştırıp kahvaltı yaptırdı sonra da en yakın hastaneye götürdü. Doktor muayene etti ve muayene sırasında göğüsümde bir kitleye rastladıklarını söyledi. Doktorun yaptığı bu açıklamayla Gül’ün boynuna sarıldım “Şimdi ne olacak?” dedim. Sakinliği ve gülen gözleriyle saçımı okşayarak “Hayat ile futbol oynayacaksın. Dikkat et gol atan hep sen olmalısın.” dedi.

            Ailemin tek çocuğu ve on beş yaşımda olmamdan dolayı anne ve babam hastalığım karşısında yıkıldılar. Onları üzgün görmek beni daha da üzüyordu. Doktorların yaptıkları bir takım tetkiklerden sonra sol göğüsümde bulunan kitleden dolayı ameliyat olmam kararlaştırıldı. Zorlu bir süreçten sonra sol göğsüm alındı. On beş yaşımda karşılaştığım meme kanseri nedeniyle gördüğüm kemoterapiden sonra saçlarım, kirpiklerim, kaşlarım döküldü. Hastalığım boyunca hep yanımda olan ve gülmem için elinden geleni yapan Gül’de bana moral olması için saçlarını, kipriklerini, kaşlarını kazıtmıştı. Mahallemizde bulunan kuaförden getirdiği peruklarla matrak saç şekilleri yapıp, makyaj malzemeleri ile yüzümüzü şekilden şekile sokardı. Ezan okunduğu vakitte seccadeyi serer “Şimdi Rabbimiz ile konuşma zamanı.” derdi. İmtihanlarla dolu dünya hayatında mutlu olabileceğimiz güzellikleri görmemi sağlayarak bana şükretmeyi öğretmişti.

            Hastalığımla mücadele ettiğim süre boyunca hep yanımda olan Gül ile en çok da yürüş yapmayı seviyordum. Yürüyüş yaparken onunla sohbet etmek bana huzur veriyordu. Kahkahaları ile mutlu olduğum Gül’den öğrendiğim en büyük yaşam tecrübesi de engeller ve imtihanlar karşısında dik duruş sergileyerek gülmekti... Zira bir olumsuzluğu ortadan kaldırmanın en etkili silahıydı bu yaşam tecrübesi…

      Anne ve babam bana daha iyi bakmak adına işten çıkmışlardı. Bu en zor zamada Gül yine yanımızda bulunmuş anne ve babamı yanında çalışıyor gösterip sigortalamıştı. Dikkatimi çeken ise Onun yaptığı tüm fedakarlıkların karşılığında iş yerinin bereketlenmesiydi. Küçük bir simit fırını iken zamanla iki katlı pastaneye dönüşmüştü. Bu pastanede vakit geçirmek çok hoşuma gidiyordu. Özellikle pastanenin penceresinden dışarıyı seyretmek büyük keyif veriyordu.

          Birgün pastanede kahvemi yudumlarken bir bey yanıma yaklaşıp selam verdi. Daha sonra müsaade isteyip masama oturdu. O kadar çok utanmıştım ki... Bana karşıdan kaş göz hareketi yapan Gül; kırmızı bir domatese dönüştüğümü söyleyip dakikalarca gülmüştü. Ali Bey mahallemizdeki okula öğretmen olarak atanmış, sokaktan gelip geçerken beni görmüş ve tanışmak istemişti. Malum beş yıldır devam eden tedavim boyunca yaşım yirmi olmuştu. Artık tam bir genç kızdım. Tek farkım hastalığımdı.

         Zaman içinde Ali Bey ile pastanede belirli zaman aralıklarında görüşmeye başladık. Ona karşı bir şeyler hissettiğimi dizlerimin birbirine vurduğunu, ellerimin titrediğini, kalbimin yerinden fırlayacak gibi çarptığını fark ettiğim an anladım. Ancak duygularımı hastalığımdan dolayı bir türlü dile getiremedim.

          Çok farklı duygular beslediğim Ali Bey bir süre sonra bana karşı hissettiği duyguları dile getirdi. O an ne diyeceğimi şaşırdım. Bu şaşkınlıkla ağlamaya başladım. Ağladığımı gören Gül oturduğumuz masaya yaklaştı ve "Ne olursa olsun hep güleceksin unutma." dedi. Daha sonra yanımıza oturarak hastalığımdan ve geçirdiğim süreçten bahsetti. Gül'ü sessizce dinleyen Ali Bey hayatım boyunca kulaklarımda yankılanan cümleyi söyledi. "Yüz yıl da olsa seni bekleyeceğim..." Bu söz hayata bir kez daha tutunma sebebim olmuştu.

        Ali Bey her şeyi göze alarak benimle nişanlanmıştı. Nişandan sonra iki yıl daha tedavim sürmüştü. Toplamda yedi yıl süren tedavimin ardından Gül'ün ifadesiyle hayata gol atıp maçın galibi olmuştum. Yedi yıl boyunca hep yanımda olan annem, babam, Gül ve tedavimin son iki yılında tüm varlığını hissettiren nişanlım Ali ile yepyeni umutlara yelken açmıştım.

           Düğün tarihimizi özellikle meme kanseri farkındalık ayı olan Ekim ayına denk getirerek düğünümüze meme kanseri ile mücadele eden tüm hastaları davet etmiştik. Görkemli bir düğünle meme kanserine dikkatleri çekerek erken tanının önemini haykırmıştık tüm dünyaya... En güzel düğün hediyesini de Gül'den almıştık. Gül pastanesini düğün hediyesi olarak bana hediye etmişti. Bu hediye mutluluğumuzu ikiye katlamıştı.

         Düğünümüzden yaklaşık olarak dokuz ay sonra Gül trafik kazası geçirdi. Kaza haberini alır almaz hastaneye koştuk. Yoğun bakım servisine almışlardı. Kimseyi içeriye almıyorlardı. Üç gün yoğun bakımda kalan Gül bir ara kendine gelince beni görmek istediğini söylemiş. Doktor gözetiminde yoğun bakıma girdim. Gül'ü makinalara bağlı görmek beni üzmüştü. Gözyaşlarıyla Gül'ün elinden tutup gözlerine baktım. Bir ara gözlerini aralayan Gül ile göz göze gelince titrek bir ses ile  "Göz yaşlarını sil." dedi. Ve yine titrek bir ses ile " Bir gül desem güler misin?" dedi. Ben de onun bu söylemi karşısında göz yaşlarımı elimin tersiyle silip tebessüm ettim. Gül yorgun ve bitkin ses tonuyla "Bu şekilde değil, benim gibi gül." dedi. Bende ellerinden sımsıkı tutup Onun gibi kahkaha attım. Ben kahkaha atınca tebessüm eden Gül "Hasta değil eceli gelen ölür bunu asla unutma şampiyon " deyip şehadet kelimesi getirerek yüzündeki tebessüm ile son nefesini verdi.

Emine KUREN


Yazılarımın izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması, yayınlanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur...




12 Ekim 2017 Perşembe

1. MERSİN ULUSLARARASI ENGELSİZ SANAT FESTİVALİ


11-15 Ekim tarihleri arasında Mersin Büyükşehir Belediyesi tarafından organize edilen 1. Mersin Uluslararası Engelsiz Sanat Festivali geniş bir katılımla gerçekleşti.


Festivale Tarsus'tan ZİÇEV başkanı Gülten İŞCAN ile birlikte öğrencileri ve öğretmenleri, Türkiye Sakatlar Derneği Tarsus Şubesi Başkanı Ali ÇELİK ve üyeleri, engelli dernekleri ile birlikte çok sayıda kişi katıldı.


Festival kortej yürüyüşü ve çelenk koyma töreni ile başladı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin KOCAMAZ açılış konuşması yaptı.


Festivale katılan tüm katılımcılara çeşitli ikramların ve tanıtımların yapıldığı festivalin ilk gününde gerçekleştirilen  resim sergisi, gösteriler ve konser katılımcılardan büyük beğeni aldı.

Emine KUREN


Yazılarımın izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması, yayınlanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur...

11 Ekim 2017 Çarşamba

'EDEBİYAT MEKTEBİ' PROJESİ AÇILIŞ TÖRENİ GERÇEKLEŞTİ




Tarsuslu Şair-Yazar Ahmet İşler'in Kültür Bakanlığı'nın desteği ile Tarsus'a kazandırdığı 'Edebiyat Mektebi' Projesi açılış töreni geniş bir katılımla gerçekleşti.


Törene proje kapsamında eğitim verecek şairler ve yazarlar, öğrenciler, öğretmenler, Tarsus protokolü ile birlikte çok sayıda kişi katıldı.


Törenin ilk bölümü Kubat Paşa Medresesi'nde ders verilecek atölyelerin açılışının yapılması ve ardından Ulu Camii'de şair, yazar ve katılımcılara menengiç kahvesi ikramı ile son buldu.


Törenin ikinci bölümü 75.Yıl Kültür Merkezi'nde saygı duruşu ve ardından İstiklal Marşı'nın okunması ile başladı. 'Edebiyat Mektebi' Projesi'nin öyküsü slayt gösterisi ile katılımcılara sunuldu. Törende açılış konuşmasını yapan Şair-Yazar Ahmet İşler projenin oluşum safhalarını anlatarak projenin amaç ve hedeflerden bahsetti ve "günlük hayatımızın yılları su gibi tüketen telaş ve karmaşası bizde insan olmamıza dair temel unsurların zamanla kaybolmasına sebep olur. Hayata kendimizi hazırlama ve daha sonra yine bu hayatın tam içerisinde kaybolma, duygu dünyamızda derin bir yalnızlığa neden olur. Bu durumda merhametsiz, kendi hayatından daha kıymetli hiçbir şey tanımayan acımasız bireyler oluşmaya başlar. İşte tam bu anda edebiyat ve sanat imdadımıza yetişir ve bize yaşanmaya değer gerçek hayatın ipuçlarını fısıldamaya başlar. İnsan olduğumuzu, ölümlü olduğumuzu, bir ruhumuzun olduğunu hatırlatır bize. Neye sahip olursak olalım gerçekte yok olmaya mahkûm olduğumuzu hissettirir edebiyat bize... 'Tarsus Edebiyat Mektebi' bize insani duyguları yeniden hatırlatmak ve edebiyat dünyamıza yetenekli genç dostlarımızı hatırlatmak için düşünüldü" dedi. Tüm katılımcılara teşekkür etti. İlçe Milli Eğitim Müdürü Mehmet Kalaycı'da projeye emeği geçenlere teşekkür ederek projenin Tarsus'a kazanımlarından bahsetti. 'Edebiyat Mektebi' Projesi kapsamında ders verecek şair ve yazarların biyogfrafileri slayt gösterileri ile katılımcılara sunuldu.


Şair-Yazar Nurullah Genç ve Yazar Mehmet Doğan ile 'Medeniyet Söyleşileri'nin yapıldığı tören proje kapsamında ders verecek olan şairlere ve yazarlara teşekkür belgesi ve çiçek takdimi ile son buldu.


NOT: Tarsus Edebiyat Mektebini
https://www.facebook.com/edebiyatmektebitarsus/
adresinden takip edebilirsiniz

Emine KUREN

Yazılarımın izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması, yayınlanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur...

27 Eylül 2017 Çarşamba

GÖNÜL İŞÇİSİ

Son zamanlarda en çok karşılaştığım sorulardan birisi 'yaptığınız sosyal çalışmalardan ücret alıyor musunuz?' sorusu idi. Beni şaşkına çeviren ve hatta üzen bu soruya her defasında; "Ben kendisini topluma adamış, sivil toplum ruhuyla yaşayan, vatana, bayrağa, millete, Tarsus'a mecnun olmuş sevdalı bir gönül işçisiyim. İşte bu sebepten dolayı yapmış olduğum hiçbir sosyal çalışmadan maddi ve manevi beklentim olmadı." cevabını verdim, vermekteyim.

Birçok sivil toplum kuruluşunda farklı alanlarda çalıştım. Bu süreçte yüzlerce insan tanıdım. Hayatımın dönüm noktalarını oluşturan kararları almama sebep olan olaylar yaşadım. Tüm bu yaşadıklarım bende gönül işçiliği kavramını oluşturdu ve perçinleştirdi. Bu kavram ileriye dönük hedeflerimin dayanağı oldu.

Gönül işçiliği kalbî muhabbette gizlidir. Muhabbeti olmayanın davası olmaz, davası olmayanın hedefleri olmaz, hedefleri olmayanın rotası olmaz, rotası olmayan da ıssız denizlerde batmaya mahkûmdur. Bu sebeple bir gönül işçisi olmak istiyorsak kalbî muhabbete önem vermeliyiz. İşte o zaman aydınlık hedeflerin, sonsuz başarıların başkahramanı oluruz.

Tüm çalışmalarınızda muhabbetinizi ve gönlünüzü ortaya koyduğunuz oranda zamanı verimli ve doğru kullanma tekniklerini elde edersiniz. Zamanı verimli ve doğru kullandığınız vakitte her şeye çok rahatlıkla yetişirsiniz ve asla yorulmazsınız. Böylece gerçek anlamda gönül işçiliğinin sırrına ulaşırsınız.

Muhabbetimi, gönlümü ortaya koyduğum sevdamdır vatan, bayrak, millet ve Tarsus... Karşıma nice engeller çıksada sevdam uğruna hiç durmadan büyük bir özveriyle mücadele edeceğim. Son nefeste de bu mücadeleyi vermeyi ve bir gönül işçisi olarak huzuruna varmayı Mevlam nasip etsin.

Sevgili 'Gül Name' tapçileri; umarım bu yazım sizlerden gelen sorulara cevap olmuştur. Sizleri çok seviyorum ve de çok önemsiyorum. Sizlerden gelen mesajlar, öneriler, teklifler bana yol aydınlığı oluyor. Kendisini yaşadığı topluma adamış bir gönül işçisi olarak; toplumun yararına yaptığınız tüm çalışmalarınızda yanınızda olacağımı bilmenizi istiyor, hepinizi kalbî muhabbettlerimle selamlıyorum. Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere. Hoşçakalın...

Emine KUREN

http://gullnamee.blogspot.com.tr

Yazılarımın izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması, yayınlanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur...

20 Eylül 2017 Çarşamba

MEDENİYETLER BEŞİĞİ İLE SONSUZA DEK


Kurulduğu günden bugüne çalışma azminden hiçbir şey kaybetmeden, dur durak demeden çalışmalarına büyük bir hızla devam eden Tarsus Medeniyetler Beşiği Sayfası çalışma alanını hızla genişletmeye devam ediyor.


Tarsus'un tarihinin, kültürel değerlerinin korunması ve tanıtılmasına katkıda bulunarak sosyal sorumluluk bilincini, paylaşma, yardımlaşma ve dayanışma şuurunu geliştirerek Tarsus'un işiten kulağı, gören gözü, hisseden kalbi ve tüm dünyaya yankılanan sesi olmayı amaç edinen sayfa bugüne kadar birçok çalışmaya imza atmıştır.


Yirmi sekiz köye kütüphane yaparak topluma okumanın önemini vurgulayan sayfa yardıma muhtaç öğrencilere burs, bilgisayar, tablet, kırtasiye vs. gibi yardımlarda bulunarak eğitimin ve öğrencilerin toplumun gelişmesindeki rolüne dikkatleri çekmiştir. Yardıma muhtaç ailelere gıda, kömür ve giyecek yardımı yaparak "komşusu aç iken tok yatan bizden değildir" hadisini ihya edip komşuluk hukukunu gündeme taşımıştır. Hakkari Yüksekova'daki askerlere yedi yüz kilo cezerye, lokum, çerez, Türk Bayrağı göndererek vatanın yılmaz bekçilerinin yanında olduğunu göstermiştir. Düzenlediği etkinliklerle toplumun farklı kesimlerini bir araya getirmeyi başarmış, toplum üzerinde sevgi ve muhabbet oluşmasını sağlamıştır. Tarsus'a katkı sağlayanları ödüllendirerek onure etmiş tüm halkı bu konuda duyarlı olmaya davet etmiştir. Sayfaya reklam veren firmalardan ücret almayıp reklam karşılığında firmalardan yardım faatliyetlerine destek olmasını talep ederek veren el ile alan arasında köprü olmuştur. Böylece hiçbir şekilde maddi ve manevi menfaat gözetmeksizin vatan, bayrak, millet, Tarsus aşkıyla bu yola baş koyanlardan
olduğunu ispatlamıştır.


14 Temmuz 2012 yılında Sayın Rıfat Çınar ile kurulan Tarsus Medeniyetler Beşiği Sayfası'nın 43.661 takipçisi var. Sosyal medyada yaptığı çalışmalarla sürekli gündemde kalmayı başaran Tarsus Medeniyetler Beşiği Sayfası Instagram, Twitter ve YouTube Kanalı'nda da çalışmalarını azim ve kararlılıkla sürdürüyor.


Tarsus Medeniyetler Beşiği'nin sosyal medyadaki  https://www.facebook.com/TarsusMedBesigi/, https://www.instagram.com/tarsusmedbesigi/, https://twitter.com/TarsusMedBesigi?s=09, https://www.youtube.com/channel/UCiNSoBV2vrpKDvIH6pv1IAw linklerini takip ederek Tarsus'a dair tüm gelişmelerden haberdar olabilirsiniz.


Tarsus Medeniyetler Beşiği'ni bizlerle buluşturan Sayın Rıfat Çınar'a minnet duygularımızla teşekkürlerimizi sunuyor, sonsuz başarılar diliyoruz. Tarsus Medeniyetler Beşiği ile sonsuza dek nice çalışmalara şahit olanlardan olmak temennisiyle bir sonraki yazımızda görüşmek üzere... Hoşçakalın... Gül Name'de kalın...

Emine KUREN 

http://gullnamee.blogspot.com.tr

Yazılarımın izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması, yayınlanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur...


DİLİNİZ DATLI OLSUN


Birçok zaman diliminde ifade ettiğim bir konudur siyâseti sevmediğim, ilgilenmediğim, hiçbir partinin üyesi olmadığım ve objektif bir kimlikte olduğum... Her ne kadar siyâseti sevmesemde sevdiğim siyâsîler var. Yaşadığımız bu vatan topraklarına zerre miktarı emek vermiş tüm siyâsîleri minnetle anıyorum.


Ülkü Ocakları'nı lise yıllarımda, Milliyetçi Hareket Partisini rahmetli eşimle tanıdım.  Her ne kadar objektif kimlikte de olsam bu ikisinin yanımda ayrı bir yeri var. Hayatıma yön veren ve beni hedeflerime ulaştıran konuları edindiğim bir eğitimhane olmuşlardır.


Farklı siyâsî düşüncelerde birçok arkadaşım var. Bu arkadaşlarımla bir araya geldiğimizde asla siyâset konuşmayız. Çünkü siyâset konuşulduğunda muhabbet oluşmaz, muhabbetin oluşmadığı ortamlarda da dostluklar zamanla dejenere olur. Bu düşünceyle Türkiye gündemindeki konularda ortak noktayı bulup yaşadığımız topluma faydalı çalışmalar yapmanın derdinde olduk, olmayada devam edeceğiz.


İnsanları siyâsî kimliklerinden ziyâde insanlığı ile değerlendiririm. Başkalarının insanlara olumsuz söylemleri beni asla etkilemez. İnsan insanın aynasıdır düstûru ile hareket ederek tüm insanların güzel yanlarını görmeye çalışırım. Yalakalık, iki yüzlülük, menfaat vs. gibi hasletlerden nefret ederim. Sözde değil özde bir hayatı vatan, bayrak, millet aşkıyla yaşamanın mücadelesindeyim. 


Şimdi gelelim bu yazıma ilham olan asıl kişiye... Milliyetçi Hareket Partisi İlçe Başkanı Sayın Ertuğrul Bodur'a... Sosyal çalışmalarımızdan dolayı zaman zaman görüştüğümüz mütevaziliği, güler yüzü ve hoş sohbetiyle hepimizin sevgisini kazanmış has bir Tarsuslu...


Bir siyasî lider olmak çok zor. Her kişinin harcı değil bu zorun üstesinden gelmek... Yeniden Milliyetçi Hareket Partisi İlçe Başkanlığı'na seçilerek güven tazeleyen Sayın Ertuğrul Bodur'a hayırlı olsun ziyaretine gittiğimde bunu bir kez daha anladım. Ziyarete gelen herkes ile ayrı ayrı ilgilenen, onlarla hasbihal edip anlamaya çalışan tam bir muhabbet eriydi adetâ... O'nu geriden izlerken bir an kendimi O'nun yerine koydup 'onca insanla tek tek konuşup ilgilenme tahammülünü ne kadar gösterebilirim?' sorusunu sordum kendime... Er olabilmenin, er kalabilmenin ardındaki sırrı çözecek soru bu olsa gerek...


Gerçek anlamda liderliğin erliğine ulaşmış biri olarak gördüğüm Sayın Ertuğrul Bodur'un edebî bir uslûpla konuşması, konuşmalarında sosyal yaşamdan örnekler sunması ve konuşmalarına dua ile nokta koyması her kesimden insanın takdirini kazanmış bir özelliğidir.


Yeniden Milliyetçi Hareket Partisi İlçe Başkanlığı'na seçilerek güven tazeleyen Sayın Ertuğrul Bodur'a çalışmalarında sonsuz başarılar dilerken bu haftaki yazımı O'nun diliyle noktalamak istiyorum; "Diliniz datlı, sözünüz gıymatlı, atınız eskin, kılıncınız keskin olsun. Uzaklarınız yakın, zorunuz kolay, ömrünüz uzun ve bereketli olsun."


Emine KUREN

http://gullnamee.blogspot.com.tr

Yazılarımın izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması, yayınlanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur...