2 Temmuz 2017 Pazar

BİR AŞK HİKAYESİ


Evliliklerinin üçüncü ayında  tatil yapmak adına çıkmışlardı yola... Büyük bir heyecan ve mutlulukla arabaya binerken birbirlerine duydukları aşk gözlerinden okunuyordu adeta... Kat ettikleri yol aşklarını devleştiriyordu yürek atışlarında...


Direksiyon başındaki eşine dakikalarca baktıktan sonra eşinin saçını okşadı ve vitesteki elinin üzerine elini koyarak O'na duyduğu sevgiyi ve aşkı dillendirmeye başladı. Eşi de aynı şekilde duygularını dile getirdi. Karşılıklı dillendirilen duygular sel olup akarken yüreklerinden, fren sesi ve çığlıklar gökyüzüne yükseldi...


Karşı şeritten gelen tırın şoförü önündeki kamyonu sollayınca direksiyon hakimiyetini kaybederek genç çiftin bulunduğu arabaya çarpmıştı. Bu çarpma sonucu ağır yaralanan çift hastaneye kaldırılarak tedavi altına alınmıştı. Ali yaklaşık bir ay süren tedavinin ardından hastaneden çıksada Ayşe yoğun bakımdaki 6 aylık tedavi sürecinden sonra bitkisel hayata girmişti.


Hiç beklemedikleri anda trafik kazasıyla  hazanlar dökülmüştü 'iyi günde kötü günde' diyerek başlayan evliliklerinin ve mutluluklarının üzerine... Kor bir ateş düşmüştü büyük bir aşkla bağlandıkları yüreklerine...  Ya bu kor ateşini söndüreceklerdi ya da alevlenen kor ateşinde kaybolacaklardı...


Canı gibi çok sevdiği eşi Ayşe, artık bitkisel hayattaydı. Ayşe ile daha iyi ilgilenebilmek için evlerindeki bir odada yoğun bakım ünitesi kurdu. Her sabah uyandığında ilk önce Ayşe'nin yanına giderdi. Ayşe'nin kişisel bakımını yaptıktan ve ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra O'nunla konuşurdu. O'na günlük gazeteleri okur, sevdiği şarkılardan söylerdi. Tam yedi yıl boyunca sabır taşını göğsünün üzerine basarak, göz yaşında sevgisini sandal yapıp, ufka giden yolda kürek sallayarak ilgilendi Ayşe ile...


Herkes kendisi gibi sabırlı değildi. Aile bireylerinden şikayet geldikçe karısının üzerine kapanıp saatlerce ağlıyordu.  Böyle zamanlar da karısının nefesindeki sıcaklıkta şükür deryasına dalıyordu.


Melek Hemşire hastanede iki ayda bir yapılan tedavilerde en büyük yardımcısıydı. Moral kaynağı Melek Hemşire'yle dertleşmek az da olsa rahatlatıyordu. Yine birgün O'nunla dertleşirken eşinin vücudunda oluşan yaralara duyduğu üzüntüyü dile getirdi. Dile getirirken gözyaşlarını tutamadı. Öyle ki bir ara hıçkırık sesleri hastane koridorunu inletti. Melek Hemşire bu zorlu yolda sabrının mükafatını mutlaka alacağını söyleyerek teselli etmeye çalıştı. Ve bittim noktasında kuluna yetişen Allah'ı hatırlattı. Yaşadığı tüm bu zorlukların ardından gelecek olan kolaylıkları ve güzellikleri anlattı.


Yıllar gözlerinden yaş olup akarken adı gibi karekteride melek olan hemşireden evlilik teklifi aldı. Bu evlilik teklifi karşısında çok şaşırdı, hüzünlendi. Günlerce düşündü. Avukat arkadaşlarına ve çevresine danıştı. Aile danışmanlarının gözetiminde ve arkadaşlarının desteği ile çocuk esirgeme yurdunda hayatı adımlamış Melek Hemşireyle evlilik sözleşmesi yaparak evlendi. Evlilik sözleşmesinde tek madde vardı. O da büyük bir aşkla bağlı olduğu ilk göz ağrısı ile ilgiliydi. Kaç yıl olursa olsun ilk göz ağrısına ölünceye kadar en güzel şekilde bakılacaktı.


Yaşantısıyla herkesin takdirini kazanmış Ali'nin yükü Melek Hemşire ile evlendikten sonra azalmıştı. Anne ve baba özlemiyle büyüyen Melek tüm bu özlemlerini hayatının anlamı Ali'de gidermişti. Canından çok sevdiği Ali'nin mutluluğuna mutluluk katmak, bitkisel hayattaki Ayşe ile daha çok ilgilenebilmek için görevinden de istifa etmişti. Bu fedakarlığı ile Ali'nin gönlünü feth etmişti.


Yıllar sonra baba olmanın mutluluğunu yaşamıştı. Uğrunda senelerce fedakarlık yaptığı ilk göz ağrısının adını verdiği kızı tüm acılarına merhem olmuştu... Melek Hemşire verdiği sözde durup ölünceye kadar Ayşe'ye bakarken ardı ardına dünyaya getirdiği 3 evladı gösterdiği fedakarlığın en büyük ödülü olmuştu.


Hayatın en kaçınılmaz gerçeğidir ölüm... Ayşe bu acı gerçeği trafik kazasından 20 yıl sonra yaşadı. Ali onu toprağın bağrına emanet ederken, ellerinden savrulan toprağa göz yaşları karıştı. Ali, Melek ve çocukları; bir araya gelme vesileleri Ayşe'nin mezarı başında saatlarce ağlayarak dua ettiler. Aşkı ve hayatı destanlaşan Ali ve O'na bu destansı hayatta dayanak olan Melek Hemşire de fedakarlığı ile tüm gönüllerde taht kurdu.


Hayatlarından yaşama dair dersler çıkardığımız tüm canları minnetle anıyorum...

(Gerçek Yaşam Öyküsü)


Emine KUREN

http://gullnamee.blogspot.com.tr

Yazılarımın izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması, yayınlanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder