Yazıma başlamadan önce ülkemizin başkanından milletvekillerine, memurundan işçisine, fakirinden zenginine, kadınından erkeğine herkesin kendisini bulunduğu şehrin mezarlığında bir çocuk mezarının başında hayal etmesini rica ediyorum. Evet küçücük bir çocuk mezarı... Daha dün evinizin bahçesinde koşarken bugün toprağa verdiğiniz masum bir beden... Anne ve baba diyerek koşup boynunuza sarılan, küçücük dudağı ile yanağınıza kocaman bir öpücük konduran, neşe kaynağınız, kanınız, canınız, çocuğunuz artık kara toprakta...
Ne zaman bir çocuğun ölüm haberini duysam karnımdayken kaybettiğim çocuğum aklıma gelir. Aylarca ultrasonda kalp atışlarını, hareketlerini takip ettiğim çocuğumun karnımda ölmesi yıllardır unutamadığım bir acımdır. Yaşı, cinsiyeti ne olursa olsun evlat acısı son nefesinize kadar unutamayacağınız en ağır imtihandır.
Eylül ve Leyla haberleri ile evlat acım depreşirken sosyal medyada haberlerle ilgili yapılan paylaşımlar sinirlerimi altüst etti. Her ne hikmetse haberler gündemden düşene kadar sosyal medyada paylaşımlar yapılıyor. Ancak hiçbir çözüm bulunamıyor. Eylül ve Leyla ile ilgili haberler de gündemden düşünce herkes yatağında yan gelip yatarken acısı kor alev olup ailelerini yakmaya devam edecek. Peki ülkemizde acilen çözüme ulaştırılması gereken 'Çocuk İstismarı' konusu çözüme kavuşturulabilecek mi?
Kız çocuklarını pasifize ederek erkek egemen bir toplumu meydana getiren, vicdanları körerterek çocuk istismarının ve şiddetin artmasına neden olan geçmişten günümüze yanlış uygulanan anne baba tutumları ve çevresel faktörlerdir.
Filmleri, TV programlarını, sosyal medyayı, gazeteleri kısaca hayatımızın vazgeçilmezi birçok yeri incelediğimizde cinselliğin ve şiddetin ön plana çıkarıltıldığını, sapkın zihniyeti tetikleyen söz ve davranışların olduğunu, birçok konunun bilinç altına buralardan enjekte edildiğini görürüz. Filmlerin, dizilerin birçoğunda tecavüz sahnelerini, eşini kaynıyla, baldızıyla ya da eşinin arkadaşıyla aldatan insan figürlerini, üç dört eşi olan bir köy ağasını, adalet adına adam öldüren sözde adalet dağıtıcısını, argonun ayyuka çıktığı sahneleri, sayılamayacak kadar çok olumsuzlukları görmekteyiz. Öyle ki artık bunlar çok normal gelmeye başladı. Sözde Osmanlı tarihini anlatan bir dizide Kanuni Sultan Süleyman'ı Hürrem ile yatakta sevişirken gördük hep ancak sefer bu dizinin neresinde sorgulamadık. Evlendirme programlarında kim kiminle evlenecek hesabını yaparken 18-19 yaşlarında evlenmek adına programa çıkan çocukluğundan henüz kurtulamamış kızlarımızın altüst olmuş psikolojisini görmedik. Reyting uğruna kadının cinselliği, erkeğin onuru satılırken koltuk sevdasına düştük. Gazetelerin tirajlarını yükseltmeye, sosyal medyaki paylaşımların beğenisini arttırmaya ve olaylar üzerinden siyaset yapmaya çalışırken asli konuları ayaklar altına aldık.
Abisi tarafından hamile bırakılan, öz babası ve amcası tarafından tacize uğrayan, kardeşi tarafından öldürülen, öfke kontrolü yapamayıp şiddet gösteren insanları görmek, gözyaşı ve kana bulanmış hayatın bir parçası olmak istemiyorsak dili, dini, ırkı, mesleği, cinsiyeti ne olursa olsun her kesimden insanın bir araya gelip ortak bir çözüm noktasında buluşması gerekiyor. Elbette idam olsun. Ancak şunu unutmamak gerekiyor; sivrisinekleri öldürmekle bataklık kurumuyor. İşte bu sebeple kesin çözüm için hem sivrisinekleri öldürmeliyiz hem de bataklığı kurutmalıyız. Suçlulara hak ettikleri cezayı verirken eğitimle toplumu inşaa etmeliyiz.
Eylül ve Leyla basına yansıyan iki masum çocuk... Birde yansımayanlar var. Bunlardan biri bizim çocuğumuz olabilirdi. Benzeri acıyı yaşamamak adına vekil olarak meclise gönderdiğimiz tüm vekillerimizden oy toplamak adına kapı kapı gezdikleri gibi sivrisineklerin öldürülmesi ve bataklığın kurutulması konusunda da aynı hassasiyetle çalışmalarını rica ediyorum. Konuyla ilgili yasal düzenlemelerin en kısa zamanda yapılarak bir eğitim seferberliğinin başlatılması gerektiğini hatırlatmak istiyorum.
Çocuk dediğin masumca bir bakıştır hayata... Çamurdan yemek yapıp seksek oynamaktır sokakta... Sürüklenen topun peşinde yanakları kızarana dek koşturmaktır bakmadan ardına... Kahkahalar savurmaktır semaya... Şerefini ve vicdanını uçkuruna satmışların elinde can veren tüm masumların ruhlarına EL-FATİHA...
Emine KUREN
http://gullnamee.blogspot.com.tr
Yazılarımın izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması, yayınlanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur...