30 Haziran 2017 Cuma

HÜZNÜM ÖZLEMLERİME GÖZYAŞI DÖKTÜ


Eski Ramazanlar gelir aklıma hüzünümün özlemlerime gözyaşı döktüğü anlarda... Yine eski Ramazanlar düştü aklıma son teravih namazında... Ellerimi uzattım dua dua semaya... Ve sordum kendime; "Ramazan Ayı'nı ne kadar idrak edebildin?"


Mahallemizde yalnız yaşayan teyzeler her sahur ve iftar soframızın konuğu olurlardı. Onlarla aynı sofrayı paylaşmak evimize bereket getirirken bizlerede huzur ve mutluluk olurdu. Her karesi huzur ve mutluluk dolu eski Ramazanları bu denli unutulmaz kılan ise insanlar arasındaki güven, sevgi, dostluk, birlik, beraberlik, dayanışma, paylaşma olguları ve milli-manevi duyguların gelenek, görenek ve kültürümüzle canlı tutulmasıydı.


Aynı mahallede yaşadığımız komşularla birbirimize, iftar için pişirdiğimiz yemeklerden verirdik. Farklı lezzetlerle zenginleşen, bereketlenen soframızda iftarımızı yapardık. İftar sonrası ya bir evde toplanır ya da hep birlikte Şehir Parkı'na ya da Şelâle'ye giderdik. Çaylarımızı yudumlarken hasbihâl eder, mahalledeki çocukların hazırladıkları sikeçleri izlerdik.


Bayram öncesi tüm evlerde hummalı bir çalışma olurdu. Bayram için tatlılar yapılır,  bayramda giyilecek giysiler hazırlanır, evler ve sokaklar temizlenirdi. Mahallede maddi durumu iyi olmayanlara mahalle halkı kendi aralarında topladıkları parayla bayramlık alırdı. Mahalledeki yaşlı ve hastalıkların evi de yine mahalle halkı tarafından temizlenir, tüm yaşlıların ve hastalıkların kişisel bakımları yapılırdı.


Ramazan Ayı'na veda ettiğimiz bayramın habercisi ve müjdecisi Arafe Günü'nde kâbir ziyaretleri gerçekleştirilir, Ramazan Ayı boyunca okuduğumuz Hatm-i Şerif tüm ölmüşlerimize bağışlanırdı. Ölmüşlerimizin hayrına mezarlığın kapısında hayır ikramları dağıtılırdı.


Arafe Günü Gecesi'nden bayram sabahına kadar tüm yüreklerde tatlı bir heyecan oluşurdu. Bu heyecan ile iç dünyası kıpraşınca uykusu kaçardı. Bayram namazı sonrası bayram kahvaltısı yapılır, ev halkı ve mahalle halkı ile bayramlaşılırdı. Akrabalar, arkadaşlar, huzurevleri, yetimhaneler ziyaret edilir, hediyeleşilirdi.


Eskiye dair o kadar çok anlatılacak güzellikler var ki... Neredeyse evlerin her odasında bilgisayar ve televizyonların bulunduğu, büyük küçük, yaşlı genç herkesin elinde farklı marka ve modelde cep telefonlarının olduğu bir dönemde bu güzelliklerin özlemini yaşıyoruz.


Sanal dünyanın sanal insanları olduk. Sadece bayramlarda değil hasta, taziye ve gözaydınlığı ziyaretlerimizde de birebir ziyaret etmek yerine mesaj gönderir olduk. Hatta öyle boşaltıldı ki tüm duyguların içi tabiri caizse kendi kabuğumuza çekilmiş bir halde yaşamaya başladık. Artık neredeyse mesaj atmaya dahi üşenir olduk.


Tüm özlemlerimizi yeniden yaşamak istiyorsak içine hapsolduğumuz kabuğumuzdan kurtulmamız gerekiyor. Bunun içinde en etkili yöntem; milli-manevi duyguların gelenek, görenek ve kültürümüzle harekete geçirilip öz de yaşanması ve nesilden nesile aktarılmasıdır.


Hüznüm özlemlerime gözyaşı dökünce eskiler depreşti sözcüklerimde... Ramazan Ayı'nı ne kadar idrak edebildim sorusuna cevap aradım secdemde... İdraklerdi sanırım Ramazan Ayı'nı anlamlı kılan, bayramları sevince boğan, her günü bayram yapan ve tüm yaşanılmışları özelleştiren hayatın seyrinde... Vessellâm...


23.07.2017


Emine KUREN

http://gullnamee.blogspot.com.tr

Yazılarımın izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması, yayınlanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder