17 Mart 2017 Cuma

BİR HAYAT SENFONİSİ


"Hayat insan yaşamındaki en yüksek okuldur..." Kulağımın en nadide küpesi oldu bu söz yıllar önce... İlk duyduğumda bir anlam veremesem de sonrasında yaşanmışlıkların içinde en derin manaların yüklendiği sözden bir küpe oldu kulağım da...

Yıllar önce bir ikindi çayın da varlığı ile mutluluk duyduğum komşum Fatma Teyzem çayımızı yudumlarken anlatmıştı;
Fatma Teyzemin çilesi 14 yaşında gerçekleştirdiği evlilik hayatı ile başlamış. Evlendiği güne kadar zamanının şartlarına göre eşinin yüzünü hiç görmemiş. Bu da yetmezmiş gibi evlendiği geceden itibaren eşinden hep dayak yemiş. İlk çocuğuna hamileliği ise tam bir film konusu. Doğum sancıları tutunca eşi bir merkebe bindirip annesinin köyüne gitmesini ve doğumu orada yapıp çocuk birkaç aylık olunca dönmesini istemiş. Daha önce annesinin köyüne tek başına hiç gitmeyen Fatma'nın giderken kat ettiği yol hayatında bir dönüm noktası olmuş. Yaklaşık dört saat merkep üzerinde geçen yolculuğun ardından yorulan ve sancısı sıklaklaşan Fatma yolda karşısına çıkan bir çınar ağacının altına sığınmış. Ve bu çınar ağacının altında  bebeğini dünyaya getirmiş. Koca çınar ağacının heybetli gövdesine yaslanıp kucağında ki bebeğine bakmış göz yaşlarıyla. Bebeğinin masum bakışlarla ağlaması onu alem içinde bir aleme sürüklemiş o an. İşte bu sürüklenişle hayatın da dönüm noktası olan kararları almış. Yağmur ve gök gürültüsü şahitlik etmiş tüm bu kararlara.

Fatma yolculuğu boyunca yol işaretlerindeki yazıları okuyamadığı için annesinin köyü yerine daha önce hiç görmediği ağaçlarla kaplı bir alanda bulmuş kendini... İşte bu yüzden zor şartlarda dahi olsa okumayı ilk hedef edinmiş... Sonrasında evladına iyi bir gelecek için mutlaka çalışması gerektiğini düşünmüş... Bunları düşünürken yağmurdan ve soğuktan korumak adına bebeğine sımsıkı sarılan Fatma oturduğu yerde uyuya kalmış...

Sabah ezanı sesiyle gözlerini açtığında evladının soğuktan buza kesmiş cansız bedeniyle karşılaşmış... Daha evladına doyamadan kaybeden Fatma çığlık çığlığa öyle bir bağırmış ki... Yüreğinde yanan evlat acısı alev alev gökyüzünde çığlıklarına karışmış. İşte bu acıyla bebeği kucağında hıçkıra hıçkıra ağlayarak koşmaya başlamış. Yoldan arabasıyla geçen bir öğretmen Fatma'yı görünce durmuş. Arabasına almış. Öğretmenlik yaptığı köye götürmüş. Öğretmen ve köylüler öyle ilgilenmişler ki... En derin yarasına merhem olmuşlar adeta. Bebeğini köyün mezarlığına gömmüşler. Fatma bu köyde üç gün kalmış. Üç günün sonun da köy muhtarının da yardımıyla öğretmenin arabasıyla yaşadığı köye gelmiş. Fatma'nın öğretmenin arabasından indiğini gören eşi ateş püskürmüş... Bir hengame koparmış o an... Tartaklamaya başlayınca araya öğretmen girmiş... Kavga-kıyametin ardından eşi Fatma'yı anlayıp dinlemeden namussuzlukla suçlayıp boşamış... Ailesinin de kabul etmediği Fatma'ya öğretmen sahip çıkmış... Fatma'yı evladı bilip bağrına basmış...

Tüm bu yaşadıklarından hayatta kendine yol aydınlığı olacak dersler çıkaran Fatma kendisine kol kanat olan öğretmenin desteği ile okumuş... Öyle bir başarı sağlamış ki sınıf atlayarak ve okul birincilikleriyle liseyi bitirmiş. Üniversitede de öğretmenlik fakültesini okuyan Fatma geç de olsa öğretmen olmanın mutluluğu yaşamış. Enteresan olan ise ilk tayininin evladının mezarının bulunduğu köye çıkması olmuş. Tayinin çıktığı köye giderken köy yolunda bulunan ve altında hayatının en acı anısını yaşadığı çınar ağacının dengine geldiğinde durmuş. Gözyaşlarıyla çınar ağacına doğru yürümüş. Ağacın yanına geldiğinde gövdesine kazılmış olan yazıya gözleri ilişmiş. Bebeğini dünyaya getirirken acıdan tırmaladığı ağacın gövdesinde bulunan bu yazıyı o an okuyamamanın yaşattığı üzüntü aklına gelmiş. Yıllar sonra çınar ağacına kazılmış bu yazıya parmaklarını dokundurarak gözyaşıyla okumuş; "Hayat insan yaşamındaki en yüksek okul... Yaşadıkların ise bu okulda ki dersler... Bu dersler karşısında sabırla gayret gösterirsen okulun en başarılı öğrencisi olursun... Ve birgün mutlaka sabrının mükafatı sana mutluluk olarak döner..."

Fatma Teyze yaşadıklarını öyle güzel anlatmıştı ki bana... Göz yaşım yanağımdan süzülüp yüreğime akmıştı. Fatma Teyze'nin sabrının mükafatı da Fatma Teyze'ye okuyup öğretmen olmasıyla, evlenip anne olmasıyla dönmüştü. Anlattıklarından anladım ki; Hayatın senfonisi sabır ve mutluluk arasındaki yaşanmışlıklardı... Vesselam...

Emine KUREN

http://gullnamee.blogspot.com.tr

Yazılarımın izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması, yayınlanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder