Bir evden bir eve yarışarak bayramlaşmaya gider, arada bir kaldırıma oturup ne kadar şeker topladığımızı sayardık. Beni en çok mutlu eden ise mahallede herkesin 'Dayı' diye hitap ettiği kişinin evine gitmek olurdu. Maddi durumu oldukça iyi olan Dayı mahalledeki tüm çocuklara bayramlık alır, harçlık verirdi. Bayram harçlığımızı alınca büyük bir mutlulukla lunaparka gider çarpışan arabaya, dönme dolaba binmek için sıra beklerdik. Aldığımız pamuk helva ve elma şekerini elimize yüzümüze bulaştıra bulaştıra yerdik.
Şayet Kurban Bayramı ise kurban kesemeyen komşularımıza kestiğimiz kurbandan ikram etmedikçe kurban etinden yemezdik. Tabiri caizse kestiğimiz kurbanın eti bayramın ilk günü bu düşünceyle hareket edince biterdi. Paylaşmanın huzurunu, bereketini, mutluluğunu fazlasıyla yaşadığımız ve unutamadığımız özlenen anlardı.
Bayramları mahiyetine uygun yaşayabiliyor muyuz konusu muamma bir konu... Ramazan Bayramı'nın şekerle, Kurban Bayramı'nın katliam olarak nitelendirildiği bir zamanda yaşıyoruz. Oysa milli ve manevi bayramlarımız birliğin, beraberliğin, dayanışmanın, yardımlaşmanın, paylaşmanın, kardeşliğin, dostluğun göstergesidir. Huzur ve mutluluk nedenidir.
Milli ve manevi değerlerine sahip çıkmayan bir toplum yok olmaya mahkûmdur. Bu sebeple bu değerlerin kıymetini hakkıyla bilip bu bilinçle hareket etmeliyiz.
Gönlüme bayram dem vurunca duydularım satır satır yazıya döküldü. Ah o eski bayramlar!.. Özlenen, aranan nice anlar!.. Sahip çıkalım tarihimize!.. Yaşatalım değerlerimizi!.. İşte o zaman her günümüz bayram, bayramlarımız huzura, mutluluğa, dostluğa, kardeşliğe, birlik, beraberliğe açılan kapılar olur. Bu duygu ve düşüncelerle idrak edeceğimiz Kurban Bayramı'nızı tebrik ediyor huzur ve mutluluk diliyorum. Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere Gül Name'de kalın...
Emine KUREN
http://gullnamee.blogspot.com.tr
Yazılarımın izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması, yayınlanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur...